Sağlık

Korkunun Üstesinden Gelmek: Sağlıklı ve Sağlıksız Korku Türleri

Cesaret kaygının olmaması değil, korkuya direnmek ve ona hükmedebilmektir.

– Mark Twain

Beynimiz, yüz milyardan fazla sınır hücresinden oluşan ağlar aracılığıyla her duygumuzu yöneten gizemli bir yapıdır. Bazı duygularımız bilinçli niyetlere ve eylemlere yol açarken, diğerleri otomatik olarak tepki vermemize neden olur. Anksiyete bunlardan biridir. Endişe, beyinde kalp atışlarının hızlanması gibi fizyolojik değişikliklere yol açan kimyasalların salgılanmasıyla ortaya çıkan, tehlikeli bir uyaran ya da tehlike olasılığı karşısında beyinde tam otomatik “savaş ya da kaç” tepkisiyle sonuçlanan zincirleme bir reaksiyondur. hız ve solunum, kas gerginliği ve artan kan basıncı.

Bu tepkiyi başlatan uyaran önümüzde bir örümcek, boğazımızda bir bıçak, konuşmamızı bekleyen insanlarla dolu bir konferans salonu, birdenbire açılıp kapanan bir kapı ya da kazanmak zorunda olduğumuz bir sınav olabilir. . Korku, belirli bir tehdit sonucunda “uyarıcı, savunmacı, koruyucu” bir tepki olarak ortaya çıkan hayati bir “savunma mekanizması”dır ve evrensel bir duygudur.

Sıklıkla birbiriyle karıştırılan kaygı, kaygı, panik atak ve fobi birbirine yakın fakat farklı kavramlardır.

Korku, gerçek bir fiziksel veya duygusal tehlikeye karşı doğal bir tepkidir. “Kaygı”nın uyarıcısı ve nedeni kesin olması gerekmeyen korkudur. “Panik atak”, makul bir nedenle ortaya çıkan, sonra beklenmedik bir şekilde ve bilinmeyen bir nedenle ortaya çıkan bir kaygıdır. Bir “fobi”, belirli bir şey veya durum hakkında şiddetli ve sürekli bir endişedir.

“Korku” kişinin tercihi değildir. Kimse korkmak istemez ama kaygıya daha iyi tepki vermeye hazır olmak için kaygıyı iyi anlamayı ve kaygı anında zihninde ve bedeninde neler olup bittiğinin farkında olmayı seçebilirler. Jean-Paul Sartre şöye demiştir: “Bütün insanlar korkar. Tüm! Korkmayan insan normal değildir.” Tehlikelere karşı çok değerli bir “alarm sistemi” işlevi gören ve insanları tepki vermeye zorlayan hayati bir sistem olan korku, adeta bir bilge gibidir. Kaygıya ihtiyacımız var. Çünkü kaygı, tehlike ve tehdit anında dikkatli ve uyanık olmamızı sağlayan, dolayısıyla hayatta kalma şansımızı artıran çok özel bir uyarıdır. Ancak bazen bu koruyucu sistemde bir aksama veya bozulma olabilir ve kaygı bir tür alerjik reaksiyona, yani fobiye dönüşebilir.

Teşvik edici ve merhamet edici olmaktan çıkar, israf olmaya başlar. Gerçeklikten uzak, abartılı ve bilinçsiz bir korku türü olan “fobi”, kişinin belirli nesnelerden veya koşullardan kaçmasına, kaçamadığında ise yoğun bir korku ve heyecan duymasına, tüm vücudunun ürkmesine, bir şey olduğunu hissetmesine neden olur. felaket geliyor, kalp çarpıntısı, halsizlik, terleme ve hatta derin depresyon. ve depresyon, bundan sonra ne olacağına dair çok spesifik bir endişe halidir.

korku türleri

İnsan büyük, çok sayıda ve kontrol edilemeyen kaygı ve fobilerden sorumlu değildir, ancak sorumlu olmayı ve kontrol etmeyi öğrenmelidir. Tehlike veya tehdit karşısında kaygı duymak normal ve doğaldır. Çünkü “öfke, üzüntü, mutluluk ve korku” dört temel insan duygusudur. Kaygı, doğası gereği herkeste görülen istemsiz, kaçınılmaz ve gerekli bir heyecandır. Örneğin evli ve çocuklu bir danışanım istese de motosiklete binmekten korkuyordu. Bu endişe “sağlıklı ve saygın bir korkuydu” çünkü kontrolün çok hızlı kaybedilmesi kazların ciddi şekilde yaralanmasına veya ölmesine neden olabilir. Bir başka danışanım da pitbull köpeklerinden korkuyordu. Tehlikeli bir köpek olarak bilinen pitbulun insanlara zarar verebilecek güçlü bir çenesi olduğunu söyledi. Etrafta köpek olmamasına rağmen aklına bir pitbull gelince korkmuş. Ne kadar istese de çok korktuğu için park ve bahçelere giremiyordu.

Bu kaygı “rahatsız edici bir korku” idi. Başka bir müşterim arabaya binmekten korkuyordu. Korkusu çok daha rahatsız ediciydi. Çünkü daha şiddetli ve kontrol edilmesi zor olan bu korku, onun hem işini dürüstçe yapmasını engellemiş hem de çoğu zaman bu kaygıyı yaşamasına neden olmuştur. Arabaya binmekten mümkün olduğunca kaçındı, gitmesi gereken yerlere yürüyerek gitti ve arabaya binmesi gerektiğinde sakinleştirici almak zorunda kaldı. Korna sesini duyunca yerinden sıçradı, kalbi deli gibi atıyordu. Bu kaygı aynı zamanda “acı verici bir korku” idi. Bir başka danışanım da babasını kaybettikten sonra başına kötü bir şey geleceğinden korktuğu için iki yıl evinden çıkamadı. Hayatı kısıtlanmış ve acı verici hale gelmişti. Bu korku “gerçek dışı bir korku” idi.

Sağlıklı ve olağan korku

Can ve mal güvenliğini koruyan “ev alarm sistemleri” hırsızlığa karşı çözümler üretirken yangın, gaz kaçağı, acil sağlık ve panik durumları gibi özel çözümleri de içermektedir. Bu tür bir alarm, eve bir hırsız girdiğinde çalışmalıdır. Gerekli kişilerin duyabileceği kadar yüksek bir ses çıkarmalıdır. Ancak yakın çevrede paniğe neden olacak kadar rahatsız edici olmamalıdır. İşini bitirdiğinde de sessiz olmalıdır. Dehşet de tıpkı hırsız durumunda çalan alarm gibidir ve işlevi önce kişiyi bir tehlikeye karşı uyarmak, sonra bu tehlikeye karşı en etkili çabayı göstermektir. Dolayısıyla “sağlıklı ve normal bir korku”, tehdit ve tehlike karşısında savunma sistemlerini harekete geçirmek ve harekete geçirmek açısından ölçülü bir etkiye sahip bir alarmdır.

Sağlıklı ve sıradan bir endişe, gerçek tehlike karşısında uygun ve samimi hareket etmeli, ciddiyeti tehlike ile orantılı olmalı ve savunmada etkili olmalıdır. Ayrıca tehlike geçtikten veya çok tehlikeli bir durumun söz konusu olmadığı anlaşıldıktan sonra çabuk ve kolay bir şekilde sona erdirilmelidir. Aksi takdirde faydasız ve tehlikeli olacaktır. Çünkü bitmeyen ve devam eden, kontrol edilemeyen ve kontrolden çıkan kaygı, tehdit ve tehlike anında kişilerin uyarı kapasitesini felç eden bir “panik atak” durumuna dönüşebilmektedir.

Sağlıksız ve olağandışı korku

Hareket ve kontrol açısından bozuk bir alarm gibi olan “sağlıksız ve anormal korku” çok yorucu ve yıpratıcıdır. Çok düşük tehdit ve tehlike eşiklerinde bile birden çok kez çok güçlü bir şekilde tetiklenir ve dayanıklılık söz konusu olmadığından hızla paniğe dönüşür. Adını Aykut koyduğum müvekkilim sosyal fobisi nedeniyle evden çıkamamış; “Sanki herkes bana bakıyor. Büyük bir utanç duyuyorum. Hemen kaçmak istiyorum. Ölecek gibi hissediyorum, bir daha kimseyi görmek istemiyorum. Kendimi sürekli kovalanan avlanmış bir hayvan gibi hissediyorum. Biri bana bir şey söylemeye çalıştığında kulaklarım çınlıyor, anlamsızca kızarıyor, titriyor veya terliyorum. Çok korkuyorum!” diyordu.

“Sosyal fobi”, kişinin başkaları tarafından yargılanmaktan korktuğu sosyal durumlarda utandırılma veya aşağılanma konusunda bariz ve her zaman endişe duyduğu bir “anksiyete bozukluğu” dur. Sosyal fobisi olan bireyler, başkalarıyla yakın etkileşim içinde olma ya da oburlarının yanında bir eylemde bulunma ihtiyacı duydukları durumlardan korkarlar ve mümkün olduğunca bunlardan kaçınmaya çalışırlar. Başkalarının kendileri hakkında “depresif, zayıf, deli ya da aptal” gibi yargılarda bulunacağını düşünürler. Ellerinin veya seslerinin titrediğini veya terlediklerini veya kırmızı olduklarını fark edeceklerinden korktukları için toplum içinde konuşmaktan korkarlar. Bu sağlıksız ve sıra dışı kaygıyı kontrol etmek çok zordur. Anksiyete alarmı gerçek bir tehlikeye veya tehdide uyarlanmaz ve hızla kontrol edilemez bir panik atağa dönüşebilir ki bu benim “korku korkusu” olarak tanımlıyorum.

Bir danışanım yaşadıklarını şöyle anlatıyordu: “Topluluk içinde konuşamam. Partiye katılamıyorum. Yabancılarla tanışmak gibi sosyal faaliyetlerden her zaman uzak dururum. Bir iş yaparken başkaları tarafından izlenmekten, işverenimle konuşmaktan, bir kadınla tanışmaktan, umumi tuvaletleri kullanmaktan, telefonda konuşmaktan, oburların önünde yazmaktan, toplum içinde kızarmaktan veya kontrolümü kaybetmekten çok ama çok korkuyorum. Ayrıca bu kaygı gelir gelmez hızla panik atağa dönüşeceğinden de çok korkuyorum. Korkarım bu beni deli edecek.

Korku gitti, ama geri geliyor. Ne kadar sık ​​ve ne kadar çok korkarsam, o kadar şiddetli ve kolay korkarım. Hatta bazen biriyle konuşmayı düşündüğümde korkuyorum ve panik atak geçiriyorum. Kalbim heyecandan çarpıyor, bacaklarım uyuşuyor, titriyorum, bağırsaklarım düğümleniyor, başım dönüyor… Aklım korkunç rezillik manzaralarıyla dolu… Bu görüntülerden kurtulamıyorum. …”

Bu türden birçok ve acil endişe, fobi alarmlarıdır. Sağlıksız ve sıra dışı bir dehşetin yatışması veya tamamen ortadan kalkması uzun zaman alır ve bu tür kaygılar çok kolay bir şekilde yeniden alevlenebilir.

Korkuyu yenmenin 10 korkusuz yolu

Korkmasaydık uzun yaşamazdık. Çünkü kaygı karşıdan karşıya geçerken dikkatli olmanızı, vahşi bir hayvandan kaçınmanızı, yüksek bir yerden düşmemeye çalışmanızı sağlayarak sizi kayıptan hatta ölümden koruyan içgüdüsel bir duygudur. Terörün temel işlevi hayati olsa da, her kaygının sonunda bir ölüm kalım sorunu yoktur. Bazen başarısız olmaktan, terk edilmekten, mutsuz olmaktan; Bazen biriyle tanışmaktan, yanlış anlaşılmaktan, sevilmemekten korkarsın. Ne kadar çok şeyden korkmazsanız, o kadar çok korkabilirsiniz, yani aklınız ve mantığınızla kontrol ettiğiniz endişeleriniz hayatınızın bir modülüdür; gelip geçerler. Ancak kritik nokta, dehşetin dozu ve kalitesidir. Zaman zaman yersiz kaygılar hissedebilir; Kaygıdan korkmaya başlayabilirsiniz. Kontrolünüzden çıkıp hayatınızda taraf tutan bu tür kaygılar, sizi tüketen ve üstesinden gelmek için çaba göstermeniz gereken duygulardır.

1. Endişelerinizin farkında olun. Endişenizin aslında mevcut bir tehlike veya tehditten kaynaklanmadığını, yalnızca fikirlerinizden kaynaklandığını ve bu nedenle gerçek olmadığını unutmayın. Örneğin, gece ıssız bir yolda silahlı bir kişinin karşınıza çıktığını gördüğünüzde hissettiğiniz kaygı gerçektir; Böyle birini görmeden önce hissettiğin kaygı, inançlarının ürettiği kaygıdır.

2. Endişelerinizi tanımlayın. Belirsizlik en büyük endişe. Endişelerinizin neler olduğunu, en çok korktuğunuz ve en az korktuğunuz şeyi gerçekler alt alta sıralayın. Kaygı çok rahatsız edici bir duygu olduğu için endişelerimizi düşünmek bile istemiyoruz. Hal böyle olunca da kaygılarımızı gözden geçirme, değerlendirme ve giderme fırsatı bulamıyoruz.

3. Endişelerinizi analiz edin. Endişelerinizin yanına neden, ne zaman ve hangi koşullar altında ortaya çıktıklarını yazın. Yazdıklarınızı birkaç kez okuyun ve üzerinde düşünün. Endişelerinizin ne olduğunu ve nedenlerini net bir şekilde netleştirmek, onlardan kurtulmak için değerli bir adımdır.

4. Endişeleriniz hakkında konuşun. Endişelerinizi başkalarıyla dile getirdiğinizde, onlara aşina olursunuz. Bu sayede onlar hakkında oluşturduğunuz harika görüntülerin zihninizdeki etkisi azalacak ve endişeleriniz yenilmez devler olmaktan çıkacaktır. Konuşmadığınız, düşünmediğiniz zaman geçeceğini sandığınız endişeleriniz aslında sizi her yöne doğru yaşamaktan alıkoyarak, kısıtlayarak hareket alanınızı daraltır.

5. Endişelerinizi yenme çabalarınızın bir günlüğünü tutun. Her günün sonunda, o gün hissettiğiniz kaygıyı veya dehşeti, hangi durumda hissettiğinizi ve hangi koşullar altında ortadan kaldırılabileceğini yazın. Bu günlük, bir dahaki sefere korku karşısında nasıl hissetmeniz gerektiği konusunda farkındalık yaratmak için bir rehber olacaktır.

6. Endişelerinize karşı harekete geçin. Korkularınızı ortadan kaldırmak için harekete geçmek için kendinizde ve yaşamınızda neleri değiştirebileceğinizi belirleyin. Her endişenin arkasında bir arzu vardır. Örneğin, ölüm korkusunun arkasında yaşama arzusu, terk edilme korkusunun arkasında biriyle birlikte olma arzusu vardır. Endişelerinizin ardındaki istekleri belirleyerek hayatınızda yapabileceğiniz değişiklikleri kolaydan zora doğru sıralayın ve adım adım uygulamaya başlayın.

7. Endişelerinden kaçma, onlara git. Korkularınızla yüzleşmek ve onlardan kaçmak istemediğiniz sürece, onlara güçlenme ve yeni endişeler katma fırsatı vermiş olursunuz. Endişelerinizi çözülmesi gereken ve çözebileceğinize inandığınız sorunlar olarak görmek ve bunları cesurca ele almak, özgüveninizi artıracak ve çaresizlik hissini ortadan kaldırarak kontrolü ele alacaktır.

8. Endişeleriniz için en kötü senaryoyu düşünün. Mümkün olan en kötü senaryoyu hayal edin ve endişeniz gerçekleşirse neler olabileceğini gözünüzde canlandırın. Sonra bu durumla nasıl başa çıkacağınızı düşünün. Bu sayede kaygınızın en kötü sonuçlarıyla yüzleşecek, bilinmeyeni ortadan kaldıracak ve kaygınızın her zaman olmadığını, mutlaka bir sonu olduğunu anlayacaksınız.

9. Olumlu düşünün. Korkular kandan gelir. Olumlu düşünerek endişelerinizi kontrol edebilirsiniz. Pozitif düşünme, en zor dezavantajların üstesinden gelmenize, kendinizi rahat ve özgüvenli hissetmenize ve yaşamınızda olumlu bir değişiklik yaratmanıza yardımcı olur. Unutma, cesaret korkusuz olmak değil, kaygının üstesinden gelebilmektir.

10. Yardım alın.Korkularınızla tek başınıza başa çıkamıyorsanız, profesyonel yardım alın.

instagram

Facebook

heyecan

Youtube

Bu makalede ortaya konulan fikir ve yaklaşımlar tamamen yazarlarının özgün fikirleri olup, Onedio’nun yayın politikasını yansıtmayabilir. ©Onedio

haberuzumlu.com.tr

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu